MANEVİ DANIŞMANLIK VE REHBERLİK HİZMETLERİMİZ
1- Ön Görüşmeler ve Hasta Kayıt : Manevi Danışmanlık ve Rehberlik hakkında bilgi edinmek veya Manevi Danışmanlık ve Rehberlik hizmetlerimizden yararlanmak istiyorsanız, telefon/e-posta/WhatsApp aracılığıyla ya da merkezimize gelerek dini danışmanlarımızla görüşerek randevu alabilir ve kayıt başvurusu yapabilirsiniz. İlk başvurunuzda sizinle bir ön görüşme yapılır. Ardından danışmanımızla kararlaştırdığınız gün ve saatte (Haftada bir gün yaklaşık 20 veya 30 dakika) görüşmelere devam edebilirsiniz.
Görüşmelerde; Manevi hastalıların şifasına yönelik yöntem ve teknikler üzerinden tedavilerin yanında manevi hastalıklar sonucunda breylerde meydana gelen uykusuzluk, iştahsızlık, korkma hisleri, içine kapanma, yanlız kalma, dışarıya çıkamama, geceleri sesler duyma, iletişim eksikliği, kimlik arayışı, çekingenlik ve yalnızlık, sürekli yorgunluk, karı-koca ilişki sorunları, arkadaş, akraba, çevresel ve ailevi sorunlarla bu süreçte baş edebilme, meydana çıkan bu belirtilerle başa çıkmada kişiyi manevi yönden güçlü kılacak yöntem ve teknikler üzerinden tedaviler uygulanır.
2- Yönlendirme: Manevi Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri “Sağlıklı kişilere ” verilmesi gereken profesyonel bir hizmettir. Bazen görüşme sonrası ortaya çıkan ve belirlenen manevi hastalık sorunlarıyla baş etmede maneviyatı daha derin başka bir dini danışman desteğine ihtiyaç duyulabilir. Böyle durumlarda danışanlar başka dini danışmanlara yönlendirilir.
3- Mahallinde Yapılması Gereken Çalışmalar: Gerek danışanlar, gerekse manevi dini danışman tarafından talep edilen ve gerekli görülen manevi hastalıkların tedavisinde bizzat olay mahalline gidilerek hastalığın şifası yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
4- Manevi Hastalıklara Karşı Koruyucu Çalışmalar: Manevi hastaların şifasından sonra yeniden benzer veya başka manevi hastalıklara yakalanmamaları için yapılmaktadır.
5- Kötü Amaçlı YazıImış Yazıtların İncelenmesi: Manevi hastalıklara sebebiyet veren yazıtlar özenle incelenerek tesirininin yok edilmesi ve kontrol altına alınması yönünde şifahi çalışmalar yapılmaktadır.
Eğer siz de yukarıda belirtilen manevi hastalıklara yakalandığınızı kanaat getiriyorsanız hemen bize telefon/e-posta/WhatsApp aracılığı ile ulaşınız.
Ayrıca merkezimize gelerek ücretsiz şeklide randevu alabilir ve bu hastalıkların tedavisi ile ilgili Manevi Danışmanlık ve Rehberlik hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim gören öğrencilerimizin giderlerini karşılamada kullanılmaktadır.
HAYIRLI DUALAR HAZIRLAMA HİZMETLERİMİZ
Dua, insanın eksiklerini telafi etme, istek ve arzularını dillendirme vasıtasıdır. Aynı zamanda dua, kişinin manevi gelişim ve büyümesine de katkı sağlamaktadır. Kişiyle Allahı arasında bir köprü vazifesi gören dua, kişinin kendisi ve Allahı arasında irtibat kurma vesilesidir. Allah ile kurulan bu iletişim sayesinde dua, Allahı ile güvenli bir bağ kurulmasına aracılık etmektedir. İç dünyamızın dile gelişi olan dua, fiziksel hareketlerimizle birleşebildiği gibi, hiçbir dışsal yansımaya gerek duymaksızın tamamen içsel dinamiklerimizle de gerçekleşebilmektedir. Her an kişinin Allahıyla iletişimini sağlayan dua, özellikle sıkıntılı süreçlerinde kişiyi yalnızlık duygusu ve terk edilmişlik hissine karşı da koruyabilmektedir. Bu sayede dua, kişiye ruhsal ve zihinsel açıdan rahatlama sağlamaktadır. Manevi danışmanlarımızın önderliğinde tüm işlerinizin yeniden düzelmesine veya açılmasına veya bereketlenmesine vesile olan ve danışmanlarımız tarafından hazırlanan rızık, kısmet açma, evlenme, bereket, şerlerden korunma vs. gibi dualarının fizyolojik hastalıklarıza karşı manevi tedaviyi tamamlayıcı bir rol üstlendiği de görülmektedir. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ NİKAH HİZMETLERİMİZ
İslâm’a göre nikâh, evlenme ehliyetine sahip ve aralarında evlenmelerine dinî açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerinin) şahitler huzurunda “seni nikâhladım, seninle nikâhlandım, seni eş olarak kabul ettim, seninle evlendim.” gibi yoruma ve inkâra imkân vermeyecek sözlerle, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (îcap ve kabul) ibarettir (İbn Nüceym, el-Bahr, 3/82-83). Bu nikâh akdinin gizli değil, evlenecek olanların kendi aileleri ve yakın çevrelerinin bilgisi dâhilinde icra edilmesi gerekir. Bu bağlamda dini nikah işlemleriniz dini danışmanlarımız tarafından islam dininin usul ve esaslarına göre yapılmaktadır. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ KULAĞA EZAN OKUMA HİZMETLERİMİZ
Hz. Peygamber (s.a.s.), yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezân okunmasını, sol kulağına da kâmet getirilmesini tavsiye etmiş ve bizzat kendisi, torunu Hz. Hasan’ın sağ kulağına ezân okumuş, sol kulağına da kâmet getirmiştir (Beyhakî, Şu‘abü’l-îmân, 11/105-107 [8252-8255]). Dolayısıyla, çocuk dünyaya geldiğinde sağ kulağına ezân, sol kulağına kâmet okunarak isminin verilmesi sünnettir. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ SÜNNET MERASİM HİZMETLERİMİZ
Erkeklerin sünnet olması (hıtân), İslam’ın şiarlarından biridir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sünnet olmayı fıtrat gereği yapılan işler arasında zikretmiştir (Buhârî, Libâs, 63, 64; İstizân, 51; Müslim, Tahâre, 49; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 178). İslam âlimlerinin çoğunluğu, sünnet olmanın vacip olduğunu söylerken Hanefiler bunun meşru bir mazeret olmadıkça terk edilmemesi gereken bir sünnet-i müekkede olduğunu vurgulamışlardır.
Bu itibarla sonradan Müslüman olan ya da küçükken sünnet olamamış bir kimsenin sünnet olması gereklidir. Ancak sünnet olmak İslam’ın şiarı olmakla birlikte, İslam’a girmek için bir ön şart değildir. Bu sebeple geç yaşta sünnet olmak kişiye bedensel ve ruhsal açıdan sıkıntı verecekse ya da sağlık açısından sakıncalar doğuracaksa kişi sünnet olmayabilir (Serahsî, Mebsût, X, 156; Mâverdî, el-Hâvi’l-Kebîr, XIII, 430-432; Karâfî, ez-Zahîre, XIII, 280; İbn Kudâme, Muğnî, I, 115; İbn Âbidîn, Reddu’l-Muhtâr, VI, 751)
Çocuğun sünnet edilmesi münasebetiyle yapılan dini düğün merasimlerinde dini danışmanlarımız tarafından hizmet verilmektedir. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ KIZ İSTEME HİZMETLERİMİZ
Huzurlu bir ailenin oluşumunda en önemli mesele, eş seçimidir. Eş seçiminde hassas davranan bir Müslüman için hayat daha kolay ve daha huzurlu olacaktır. Kişinin eşi demek ömür boyu kendisiyle hayatı paylaşacağı en yakın arkadaşı demektir. Eş seçerken ya ömür boyu huzur ve mutluluğun, ya da ömür boyu huzursuzluğun seçileceği unutulmamalıdır. Kız tarafı, erkek tarafından istedikleri zaman zarfında gerekli her türlü araştırma ve soruşturmayı yapıp akrabalarla istişarede bulunur ve verip vermeyecekleri hususunda kesin karara varırlar. Eğer vermeyeceklerse: “Kusura bakmayın kızımız daha küçük, şu anda evlenmeyi düşünmüyor kısmetinizi başka yerde arayın Allah yardımcınız olsun.” gibi nazik ifadelerle vermeyeceklerini kesin olarak ifade etmelidirler. Eğer kızlarını vereceklerse “Allah’ın emri, Peygamber’in kavli/sünneti” diye başlanan hayırlı bir kız isteme, nişan ve düğün töreninden başlayarak yuva ve aileyle ilgili tüm uygulamalarda şeytanın emrine göre değil; Allah’ın emrine, Peygamber’in sünnetine uygun bir şekilde olmalıdır. Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, Mü’min erkek ve mümine hanıma o işi kendi isteklerine göre seçme (özgürce farklı eylem yapma) hakkı yoktur. “Kim Allah ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”[ Ahzâb 36 ] Dolayısıyla dini danışmanlarımız tarafından Allah Teala'nın emri, Peygamber Aleyhisselamın sünneti üzerine dualarla kız isteme işlemlerini icra etmek suretiyle gençlerimizin Allah ve Rasülünün emir ve yasaklarına uygun şekilde yuva kurmalarına katkı sağlamaktadırlar. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ NİŞAN HİZMETLERİMİZ
İslâm'da, ömür boyu beraber yaşayacak olan eşlerin, evliliğe karar vermeden önce gereken tedbirleri alması, iyi düşünmesi gerekmiş ve bunun için de evleneceklerin görüşmesi âdet hâline gelmiştir. Ancak nişan merasimi nikah sayılmaz. Evlenecek kadınla erkeğin birbirini daha iyi tanımaları, eksiklerin tamamlanması, öğrenim ve askerlik gibi bir kısım engellerin aşılması, resmî bazı formalitelerin tamamlanması, belli bir zaman tahsisini gerekli kılar. Yani söz kesilir kesilmez, hemen nikâh akdi yapmak çoğu zaman mümkün olmaz. İşte, sözle nikâh arasında geçen bu döneme "sözlülük veya nişanlılık" denir. Dolayısıyla dini danışmanlarımız tarafından Allah Teala'nın emri, Peygamber Aleyhisselamın sünneti üzerine dualarla kız isteme işlemlerini icra etmek suretiyle gençlerimizin Allah ve Rasülünün emir ve yasaklarına uygun şekilde yuva kurmalarına katkı sağlamaktadırlar. Bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ DÜĞÜN HİZMETLERİMİZ
İslâm, evliliği ve evlilik yoluyla neslin devamını emretmiştir. Nitekim âlimlerimiz neslin devamını, İslâm’ın gerçekleştirmeyi hedeflediği beş temel zarurî esastan biri olarak görmüşlerdir. Zira Kur’ân-ı Kerîm’de evli olmayanların evlendirilmesi emredilmiş, fakir olsalar bile Allah’ın onları kendi lütfundan rızıklandıracağı bildirilmiş (en-Nûr 24/32); evlilik hükümleri detaylı bir şekilde anlatılmış (en-Nisâ 4/3, 23) ve insana kendi türünden huzur bulacağı eşlerin yaratılması da Allah’ın varlığının ve hikmet sahibi oluşunun delili olarak gösterilmiştir. (er-Rûm 30/21)
Hz. Peygamber (s.a.s.) Müslümanları evlenmeye teşvik ederek; “Ey gençler! Sizden evlenmeye güç yetirenler evlensin.” (Buhârî, Nikâh, 2-3 [5065-5066]; Müslim, Nikâh, 1 [1400]) ve “Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir. Evleniniz. Çünkü ben diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (İbn Mâce, Nikâh, 1 [1846]; bkz. Buhârî, Nikâh, 1 [5063]; Müslim, Nikâh, 5 [1401]; Abdürrezzâk, el-Musannef, 6/173 [10391]) buyurmaktadır.
Bu itibarla evlilik, meşru bir mazeret olmadıkça terk edilmemesi gereken bir sünnet olarak görülmüştür (bkz. İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, 3/7). Bununla birlikte evlenmediği takdirde günaha girme ihtimali yüksek olan kimsenin evlenmesi vaciptir. Bir kimsenin davranışlarına yansıyan kişilik bozuklukları sebebiyle evleneceği eşine zulmetmesinden endişe edilmesi hâlinde ise evlenmesi mekruhtur (Mevsılî, el-İhtiyâr, 3/82). Bu bağlamda evliliğin ilk adımı olan düğünlerimiz ise, sevdiklerimizin şahitliği ve güzel dilekleri eşliğinde gerçekleşen merasimlerdir. Düğünle yeni bir ailenin kurulduğu ilan edilir; iki ömür bir yuvada birleşir. Geleceğe dair umutlar güçlenir; sevinçler paylaşılır. Sağlıklı ve hayırlı nesiller ihsan etmesi, ülfet, muhabbet ve merhamet lütfetmesi için Allah’a dua edilir. Her haliyle ümmetine örnek olan Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), yeni evlenenlere “Allah senin için bu düğünü mübarek eylesin.”[ Müslim, Nikâh, 79.] diye dua etmiş, neşe ve mutluluk içinde yapılan düğünlerde meşru eğlenceye izin vermiştir. Ancak düğünlerin gösterişten uzak, sade, samimi ve mutedil bir şekilde yapılması onun sünnetidir. Zira müminler için hayatın en önemli ölçülerinden biri aşırılıktan sakınmaktır. Kullukta, sevinçte, öfkede, üzüntüde, eğlencede daima dengeli olmaktır. Mümin olarak bizlere yakışan, nikâh, nişan, sünnet ve düğün merasimlerinde İslam’ın çizdiği meşruiyet dairesinde hareket etmektir. Eğlenirken ölçülü ve dengeli olmak, İslam’ın ilkelerinden ödün vermemektir. Yüce Rabbimizin “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı iyi ve temiz şeyleri siz kendinize haram kılmayın ve Allah’ın koyduğu sınırları da aşmayın. Zira Allah haddi aşanları sevmez.”[ Maide, 5/87.] ayetine gönülden uymaktır. Dolayısıyla bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ MEVLÜT HİZMETLERİMİZ
Sözlükte “doğum yeri ve zamanı” anlamına gelen mevlid kelimesi, İslâm kültür ve geleneğinde özellikle Hz. Peygamber’in (s.a.s.) doğumunu ve bu vesileyle onun hakkında yazılan medih ve naat türü manzum eserleri ifade eder. Tarihten günümüze İslâm toplumlarında başta Hz. Peygamber’in (s.a.s.) doğum yıldönümü olmak üzere, mübarek kabul edilen gün ve gecelerin yanı sıra, doğum, ölüm ve düğün gibi çeşitli vesilelerle mevlid-i şerif okunması adet haline gelmiştir. Böylece hayatın bu önemli safhalarında insanların gönlünde Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.s.) sevgisinin daha canlı hale gelmesi amaçlanmış ve bu vakitlerin bereketli zaman dilimlerine dönüşmesi arzulanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s.) henüz hayatta iken, başta Kâ’b b. Züheyr’in Kasîde-i Bürde’si olmak üzere, ona olan sevgi ve bağlılığı dile getiren şiirler yazılmış, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s.) de bunu hoşnutlukla karşılayarak sahiplerini hediyelerle taltif etmiştir. Müslümanların Hz. Peygamber’e (s.a.s.) karşı olan sevgisi onun vefatından sonra da farklı edebi eserlerde sürekli olarak dile getirilmiş ve bu konuda günümüze ulaşan büyük bir literatür oluşmuştur.
Mevlid merasimleri XI. yüzyıldan itibaren Türklerin yaşadığı bütün bölgelerde kabul görmüş ve günümüze kadar kuvvetli bir gelenek hâlinde devam etmiştir. Bu çerçevede Kur’ân-ı Kerîm tilaveti yanında, Süleyman Çelebi’nin Türk edebiyatının da şaheserlerinden kabul edilen Vesîletü’n-Necât adlı eseri öne çıkmıştır. Mevlid-i şerif merasimleri öteden beri genellikle Kur’ân-ı Kerîm tilaveti ve "Vesîletu’n-Necât" adlı eserin Allah Teâlâ’yı anarak başlayıp Peygamber Efendimizin doğumu, miracı, vasıfları, ahlâkı ve vefatını anlatan bölümlerin okunması, salavat getirilmesi ve dualarla sona eren bir uygulama şeklinde devam edegelmiştir.
Sonuç olarak Allah Teâlâ’yı anmayı, Allah’a (c.c.) ve Peygambere (s.a.s.) olan sevgiyi dile getirmeyi, bu sevgiyi kalben ve hissen yaşamayı ifade eden mevlid-i şerif, Müslümanların gönlündeki Allah ve Peygamber sevgisini pekiştirdiği gibi insanların kaynaşmasına, manevî bir ortam oluşmasına ve dinî duyguların canlı tutulmasına vesile olmaktadır. Bir Müslümanın kalben Allah ve Peygamber sevgisini yaşaması, Allah’ı anmanın en güzel yollarından biridir. Bu itibarla, anlam ve amacına uygun bir şekilde icra edildiği müddetçe mevlid okunmasının dînî-manevî duygular ve sosyal hayat açısından faydalı olduğu ve bu yönüyle salih ameller içerisindedir. Dolayısıyla çocuğun dünyaya gelmesinde, sünnet ettirilmesinde, nişan, düğününde ve fahri aleme göç ettiğinde mevlüt okutulması adetlerimizdendir. Dolayısıyla bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
DİNİ MERASİM YEMEK HİZMETLERİMİZ
Düğün veya Nişan Yemeği: Allah Resulü (s.a.s.), yeni evlenen bir sahabiye “Bir koyunla dahi olsa düğün yemeği ver.”[ Buhârî, Nikâh, 69.] şeklinde tavsiyede bulunmuştur. Ancak asıl maksadı dostlarımızı buluşturmak ve gönül almak olan düğün yemekleri, israf sofralarına, riya, gösteriş ve şatafata dönüşmemelidir. Nitekim düğün davetlerinde zengin-fakir ayrımı yapılmamasını emreden Peygamberimiz, zenginlerin davet edilip fakirlerin unutulduğu düğün yemeğini “en kötü yemek” olarak nitelendirmiştir. [ Buhârî, Nikâh,73.]
Sünnet Yemeği: Dinen sonradan Müslüman olan ya da küçükken sünnet olamamış bir kimsenin sünnet olması gereklidir. Hz. Peygamber (s.a.s.) sünnet olmayı fıtrat gereği yapılan işler arasında zikretmiştir (Buhârî, Libâs, 63, 64; İstizân, 51; Müslim, Tahâre, 49; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 178).
Mevlit Yemeği: Mevlit okutmak Allah Teâlâ’yı anmayı, Allah’a (c.c.) ve Peygambere (s.a.s.) olan sevgiyi dile getirmeyi, bu sevgiyi kalben ve hissen yaşamayı ifade eden mevlid-i şerif, Müslümanların gönlündeki Allah ve Peygamber sevgisini pekiştirdiği gibi insanların kaynaşmasına, manevî bir ortam oluşmasına ve dinî duyguların canlı tutulmasına vesile olmaktadır.
Taziye Yemeği: Taziye, ölünün yakınlarının üzüntüsünü paylaşarak onları teselli edici, rahatlatıcı sözler söylemektir. Hz. Peygamber (s.a.s.), başına bir felaket gelen kimseyi ziyaret etmekle ilgili olarak şöyle buyurmuştur: “Felakete uğrayan bir kimseye ‘geçmiş olsun’ ziyaretinde bulunan kimseye, felakete uğrayan kişiye verilecek sevabın mislî verilir.” (Tirmizî, Cenâiz, 71 [1073]) Aynı şekilde cenaze yakınlarına taziyede bulunmayı tavsiye ederek, “Her kim çocuğunu kaybeden bir kadına başsağlığı ziyaretinde bulunursa, o kimseye Cennet’te bir elbise giydirilir.” (Tirmizî, Cenâiz, 75 [1076]) buyurmuştur.
Ölü yakınlarının acılarını tazelememek için taziye üç günden sonraya bırakılmamalıdır (İbn Hacer, Feth, 3/146). Taziyede bulunan şahıs, ölünün yakınlarına sabır ve metanet diler, cenaze için hayır duada bulunur (Nesâî, Cenâiz, 120 [2088]).
Dolayısıyla dini yönden düzenlenen nişan, düğün, sünnet, mevlit ve taziye merasimlerinde ikram edilen yemekler derneğimiz tarafından hazırlanmaktadır. Dolayısıyla bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
Kadir Gecesi Sahur Yemeği: Kadir Gecesi Kur’ân’da belirtildiğine göre, içerisinde bu gecenin bulunmadığı bin aydan daha hayırlıdır. Kur’ân, Ramazan ayında (el-Bakara, 2/185) ve bu gecede indirilmiştir (el-Kadr, 97/1). Kadir Gecesinin Ramazan ayında olduğu kesindir. Ancak hangi güne tekabül ettiği konusunda farklı rivâyetler vardır.
Zirr b. Hubeyş anlatıyor: “Ubey b. Ka’b’a (r.a.); İbn Mes’ud’un (r.a.), ‘Senenin bütün gecelerini ihya eden kimse Kadir Gecesine tesadüf edebilir’ sözünü hatırlattığımda, bana şu cevabı verdi: ‘Kendisinden başka ilah olmayan Yüce Allah’a yemin olsun ki, Kadir Gecesi Ramazan ayındadır. Kadir Gecesi; Resûlullah’ın (s.a.s.) bize namaz kılmamızı emir buyurduğu gecedir. O da Ramazan’ın 27. gününün gecesidir. O gecenin alameti, o gecenin sabahında güneşin beyaz ve ışınlan gözü almayacak şekilde doğmasıdır.’” (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 179 [762]).
Abdullah b. Ömer’den gelen bir rivâyette Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kadir gecesini aramak isteyen 27. gecede arasın.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/27 [4808]) buyurmuş, böylece 27. geceyi ibadet ve zikirle uyanık olarak geçirmemizi tavsiye etmiştir.
Kadir Gecesinin Ramazan ayının 27. gecesinde olduğu (Müslim, Salâtü’l-müsâfirîn, 179-180 [762]) genel kabul görmüş olmakla birlikte, Ramazan’ın son on gününün tek gecelerinde (Buhârî, Fazlu leyleti’l-kadr, 3 [2017] Müslim, Sıyâm, 207 [1165]) veya son yedi gecesinde aranması ile ilgili farklı rivâyetler de vardır (Buhârî, Fazlu leyleti’l-kadr, 2 [2015-2016]; Müslim, Sıyâm, 205-206 [1165]). Dolayısıyla Ramazan’ın son gecelerini Kadir gecesiymiş gibi değerlendirmek tavsiye edilir. Bu nedenle dernek merkezimizde ramazan ayının son on gününün tekli gecelerinde yaklaşık 175 kişiye sahur yemeği verilmektedir. Dolayısıyla bu hizmetimizden derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.
İftar Yemeği:
Ramazan ayı yardımlaşma, şefkat ve merhamet ayı olduğunu göre en çok yakınımızda bulunan komşularımıza şefkat ve yardım göstermemiz gerekecektir. Onların ihtiyaçlarına eğilmek, ziyaret etmek, üzüntülerini gidermeye, mutluluklarına ortak olmaya çalışmak dinimizin emridir. Hz. Peygamber efendimiz Ramazan ayının başında okuduğu hutbesinde ; ” Kim, bir oruçluya iftar verirse, oruçlunun orucundan sevabı eksilmeksizin, iftar verene de orucun sevabının bir mislisi verilir.” Buyurdu. Bunun üzerine orada bulunanlardan birisi peygamberimize yönelerek şöyle dedi. “Ey Allah’ın Elçisi! İçimizden her birimizin bir oruçluya iftar verebilecek maddi durumu olmaz sa” Hz. Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi: “Sizden kim bir hurma ile de olsa, bir bardak su ile de olsa, bir bardak süt ile de olsa oruçluya iftar verirse, bu sevabı alır” buyurdu. (Tirmizi, Savm,82.)
Bu bağlamda cami merkezimizin bahçesinde 30 gün ramazan boyunca 120 kişiye iftar verilmektedir. İftar verme sevabına ulaşan kişiyi cennetle müjdelenmesine vesile olan bu mukaddes ibadetten derneğimize bağış yaparak yararlanabilirsiniz. Bu bağışlarınız derneğimiz çatısı altında eğitim hizmetlerinde kullanılmaktadır.